TR EN

Erdal Duman

AHMAK ISLATAN

Bir İnsanın, ölmek ve öldürmek için sarf ettiği bunca gayrete hayret etmemek mümkün değil. İnsan, insanlığı yok etmek üzerine gösterdiği çabada eyleminin sistematiğini kusursuz bir sürece dönüştürür. Bunun için öncelikle bu fikri kitlelere kabul ettirmek adına politikaları belirler. Sonrasında gelişmiş bir teknolojiyi, sağlam bir ekonomiyi ve pazarını oluşturur. Bunun için dev fabrikalar inşa eder, teknolojinin en ileri boyutlarını kullanır, bilim insanlarını, mühendislerini, işçilerini seferber eder. Süreç ilerlerken kitleler de bir şekilde duruma ortak edilir. Savaşın üretim şekli ve araçları gizlendiği gibi nedenleri de gizlidir ya da öyle davranılır. Sonuca yaklaşıldığında ise ölüm kaçınılmazdır. Kitleler hiç tanımadığı insanların hayatları üzerinden kendilerine vaat edilen yaşamı arzular. Gelinen aşamada ölen de öldürülen de o yüce kavramlar etrafında toplanır.

Nesnenin temsili olan görüntüler gerçeğiyle olan ilişkisinde her defasında nesneye yeni bir tanım getirir. Ne var ki imajın gerçeğe bu denli yaklaşmasından ortaya çıkan kopya aslını her defasında sabote ederek tahribata neden oluyor. Gerçeğin birebir temsili olan bu imajlar ilk başta kadrajın seçimiyle ve daha sonra izleyenin bakışlarıyla orijinali maniple eder ve gerçeğiyle olan bağı koparır. Artık bakışlara sunulan bu yeni gerçek temsil ettiği görüntüyle aynı olan, fakat anlam yönünden metaforik bir yöntemle dönüşmüş bir görüntüdür. En basit anlamda gerçeğinin temsili olan bir görüntü, kendi gerçeğini manipülasyona uğratmaktadır.

Görüntüler gerçeğin yerini aldığında ise temsilin üzerine binen, biriken tanımların pek de bir önemi olmuyor. Durumun kendisiyle kavramı arasında açılan bu mesafede hakikate ulaşmak mümkün olmazken bu ara yerde oluşan gösterge, algıyı farklı noktalara yönelterek bakışları boşa çıkarmaktadır. Dolayısıyla bir kentin ve binlerce insanın üzerinde patlayan atom bombasının, yağmur gibi yağan binlerce füzenin zihinlerde neye karşılık geldiği ve hangi yüce kavramlarla açıklandığı sorusuna cevap verebilmek mümkün olmadığı gibi bu türden bir sorgulamaya da gidilmez. Dolayısıyla teknolojinin en son ürünleri olan bir savaş uçağının varlığı ve işlevi düşünüldüğünde, binlerce insanı yok eden araçtan çok, başka bir şeye karşılık gelir ya da gelmez. Her şey uluorta yaşanır, katliamlar yıkımlar ortadadır fakat esas mana kusursuz bir şekilde gizlidir. Askeri bir terim olan kamuflaj işinde o kadar başarılıdır ki nesnesini gizlerken aynı zamanda anlamını da yok eder. Yağdığını göremediğin “ahmak ıslatan” yağmuru gibi yağan füzelerin altında ahmaklar gibi yaşıyoruz.

ÖNCEKİ SAYFAYA DÖN